Kabinlerde Erkek Götlerine Bakmak

19 yaşıma geldiğimde ailece bobamın yanına taşınmaya karar verdik. 2 yıl sonunda babam işlerini yoluna koymuş, kardeşlerim, anam ve beni yanına aldırmak için tüm hazırlıkları tamamlamıştı. Ben lisenin ilk sınıfını daha yeni bitirmiş ve İstanbul’da yazın tadını çıkarırken, bu saçma şehre taşınmak zorunda kalmıştım. Uçaktan inip kapılara yöneldiğimizde Ağustos sıcağı ve nemiyle beraber ilk defa açık havada nefes almakta zorlandığımı fark ettim. Üstüne üstlük üzerimdeki t-shirt ve kot pantolonum sanki terden sırıl sıklam olmuştu.

Bizi çıkış kapısında babamın iş ortağı Sinan abi karşıladı. Sanki bizi ailece 40 yıldır tanıyormuş gibi herkes ile kucaklaşıp gülümsüyordu. Eşyalarımız çok olduğu için babam başka bir arabada annem ve kardeşim ile bizi takip ediyordu. Sinan abi yol boyunca bizimle sohbet edip bizi eğlendirmeye çalıştı. Babamdan  6-7 yaş kadar büyük ve biraz daha uzun boylu olmasına rağmen hemen hemen aynı cüssede idiler. Sarı Mercedes’ini çok sevdiği belli idi. Şoför koltuğuna oturmasından arabanın ona verdiği sınıf atlama halini karşı kaldırımdan geçen yaşlı neneler bile hissedebilirdi. 

Yeni evimiz havalanın dan çok uzak değildi. 20 dakikada varmıştık. İstanbul’dan sonra burası balta girmemiş ormanlar gibiydi bizim için. Evimize vardığımızda ilk defa hayatımda bahçeli bir evde yaşayacağımı fark ettim. Her şeyi ile yepyeni bir deneyim olacaktı. Yenilikleri hep sevmişimdir ama nedense buraya gelirken ve uçaktan indikten sonraki her saniye bana bu yeniliklerden hiç hoşlanmayacağımı söylüyordu. 

Eve yerleştikten sonra hayatımıza alışmaya başladık. Evde canım çok sıkılıyordu. Gelirken uçaktan aldığımız dergiler de bitmişti ve yanımıza okuyacak bir şey almadığımız o anda aklıma geldi. Yaz sıcağında dışarı çıkmak bir işkence gibiydi. İlk pazara gidişimizi hatırlıyorum. Alışık olduğumuz meyve sebzelerden eser yoktu. Bambaşka bir kültürdeydik sanki. 

O zamanlarda evden çıkıp kardeşimle ancak 175 metre ilerdeki dondurmacıya gidip gelebiliyorduk. Onu da ancak öğleden sonra. 1 hafta sonra babam evde çok sıkıldığımızı anlayınca bizi ofisine götürdü. Ofisi bizim evden yürüyerek 20-25 dakika sürüyordu. Ofisten 200 metre ilerde oranın en büyük alışveriş merkezlerinden birisi vardı. Alışveriş merkezi derken aklınıza şimdiki alışveriş merkezleri gelmesin. Bunda 28 sene öncesinden bahsediyoruz. İçerde işe yarar bir şey bulabilmek imkansız gibiydi. 

İlk gittiğimizde çişim geldi ve içerde tuvalet olmadığını öğrendik. Dışarda park vardı ve oraya gitmemiz gerekliymiş. Çok sıkıştığımı görünce görevli kadın çalışanlar için kullanılan kendi tuvaletlerini kulanmama izin verdi.

Erkekler tuvaleti 3 kabinden oluşuyordu. Ayaktayken kabin göbeğime kadar geliyordu. Sadece oturmak için üstün körü yapıldığı belliydi. Dahası yan duvarlar arka duvar ile birleşmiyordu ve hafif bir aralıktan yan tarafı görebiliyordum. 

İşimi hallederken yan tarafa biri girdi. Yüzünü göremedim ama oturup işemeye başlayınca merakımı yenemeyip aradaki boşluktan bakmaya karar verdim. Geriye doğru yaslanıp baktığımda yan taraftaki adamın çıplak götünü apaçık görebiliyordum. Yaz sıcağında terlemiş ve biraz da serinlemek için gömleği ve atletini iyice yukarı sıyırmıştı. Elimi uzatsam adamın beyaz ve sıcaktan terlemiş poposunu avuçlayabilirdim. 

Heyecandan kalbim küt küt atarken adam işini bitirdi. Çabucak ayaklanıp kalkıp gitti. İçimden ben de çıksam ve en azından adamın yüzünü görsem mi diye geçiriyordum ama buna cesaret edemedim. Adamın çıktığından emin olduktan sonra ben de çıktım. Annem ve erkek kardeşim ilerde birşeylere bakıyorlardı. Hiçbirşey olmamış gibi yanlarına gittim. 

Gün boyunca adamın o görüntüsü gözlerimin önünden hiç gitmedi. İlerleyen haftalarda o AVMye sık sık gitmeye başladım. Hangi zamanlarda tuvalet kısmına yakın görevlilerin bulunup bulunmadığını artık biliyordum. O zamanlarda girip istediğim kadar kalarak yan kabinlere gelen türlü türlü erkeklerin masumca işlerini görürken bana sergiledikleri manzaranın tadını çıkarıyordum. 

Bu böyle devam etti, ta ki bir gün bir yetkili beni tersleyip girmenin yasak olduğunu söyleyene kadar. Her ne kadar bu duruma üzülsem de, bunun benim hayatımda yepyeni başlangıçlara vesile olacağını tahmin edemezdim. Devamı Gelecek… 

Bir yanıt yazın